Kolonyanın Tarihsel Yolculuğu: Geçmişten Günümüze

Güzel koku ve temiz bir cilt hissiyatı, tarih boyunca insanoğlunun en çok ihtiyaç duyduğu şeylerden birisi olmuştur. Bu ihtiyaca binaen ortaya çıkan kolonya, yüzyıllardan beri günlük hayatta kullanılmaya devam etmiştir. Bu noktada kolonya, yalnızca bir temizlik ürünü olmaktan çok, farklı koku seçenekleri ve tarihsel geçmişiyle de en çok tercih edilen hijyen ürünlerinden biri olmuştur.

Hijyen sağlamanın yanında rahatlatıcı kokusuyla da insanlar tarafından oldukça sevilen kolonyanın tarihi, 18. Yüzyıla kadar dayanmaktadır. O zamanın şartlarında Avrupa’nın görkemli saraylarında kullanılan ve zaman içerisinde Osmanlı aracılığıyla da coğrafyamızda sevilen kolonyalar, bugüne kadar etkileyici bir serüvenle birlikte gelmiştir.

Ülkemizde ilk olarak Osmanlı saraylarında kullanılan kolonya, oldukça sevilmiş ve zaman içerisinde ülkemizin en ücra noktalarında bulunan köylere kadar ulaşmıştır. Bugün gelinen noktada ise kolonya, hijyenin, zarif kokunun, temizliğin ve misafirperverliğin topraklarımızdaki bir yansıması olmuştur.

Kolonyanın Dünya Tarihindeki Ortaya Çıkışı

Kolonyanın ortaya çıkış tarihleri 18. Yüzyıla kadar uzanmaktadır. Almanya’nın Köln şehrinde parfüm üretimi yapan İtalyan Giovanni Maria Farina, 1709 senesinde ürettiği esansa “Eau de Cologne” adı vermiştir.

Almanya’nın Köln şehrinde üretilen bu esansın içerisinde çeşitli esansiyel yağlar, Akdeniz bitkileri, narenciye özleri ve diğer çeşitli bitki türlerinden eklentiler bulunuyordu.

Üretim amacı olarak ferahlatıcı bir hijyenik ürün olan esans, farklı kokusu ve dokusuyla birlikte zaman içerisinde Avrupalı zenginler ve seçkin kesime dahil olan Avrupalılar arasında hızla yayılmıştır.

Öncelikle Fransız aristokrasisi arasında oldukça fazla sevilen bu kokulu esans, zarif kokusu ve hijyenik özellikleriyle kendini Fransızlara sevdirmiştir. Bunun yanında kolonya, ilk bulunduğu yıllarda parfüm çeşidi olarak kullanılırken zaman içerisinde hafif yapısı, hoş kokusu ve antiseptik özelliği dolayısıyla günlük hayatta sık sık kullanılır duruma gelmiştir.

Bu değişim, özellikle 18. Yüzyılda Avrupa’da salgın hastalıkların görülmesinden sonra daha belirgin şekilde ortaya çıkmıştır. Avrupalılar salgın hastalıklardan kendilerini korumak, hijyen sağlamak ve kendilerini dezenfekte etmek için gün içerisinde sık sık kolonya kullanmışlardır.

Kolonyanın Avrupa’da hızla yaygınlaşmasının nedenlerinden biri de, kolonyanın Napolyon tarafından oldukça sevilmesidir. Napolyon Bonapart’ın kolonyaya düşkünlüğü, Avrupa’da kolonyanın daha da yayılmasına neden olmuştur. Bu yaygınlıkta ana neden, Napolyon’un kolonyayı çok sevmesi ve gittiği her yere yanında kolonya götürmesi olarak gösterilmektedir.

Türkiye'de Kolonyanın Yaygınlaşması

İlk olarak 18. Yüzyılın başlarında Almanya’da üretilen kolonya, zaman içinde Avrupa’ya hızla yayılmıştır. Avrupa’da güzel kokuya olan ihtiyacın fazla olduğu zamanlarda üretilen bu kaliteli koku, zaman içerisinde başta soylular olmak üzere üst kademe kişilerin vazgeçilmezlerinden biri haline gelmiştir.

Kolonyanın ülkemize gelişi ise Osmanlı üzerinden olmuştur. Zamanında Avrupa ile ilişkilerini daha sıkı hale getiren Osmanlı, 19. Yüzyılın sonlarına doğru batıdan ithal edilerek kullanılmaya başlandı. Hoş kokusunun yanında temizleyici özelliği de bulunan kolonya, kısa zamanda kendini Osmanlı halkına sevdirdi.

Bu noktada Rebul markası, ülkemizde kolonyanın bu kadar sevilmesinde önemli rol oynamaktadır. Kökeni, 1895 yılında kurulan Büyük Paris Eczanesine dayanan kurulan Rebul markası, 1938 yılına kadar ilaç satımının yanında farklı kişisel bakım ürünlerinin de satışını yapan bir kuruluştu.

Türkiye’de üretilen ilk lavanta aromalı kolonya olan Rebul Lavanta kolonyası, halk tarafından oldukça beğeniyle karşılandı. Kısa süre içerisinde hem ülkemizde hem dünyada sevilen bu kolonyanın kullanımı gittikçe yaygınlaşmaya başladı.

Normalde eczane faaliyetlerini de sürdüren Rebul, zaman içerisinde üretimlerinde kolonyaya ağırlık vererek eczane faaliyetlerinin yanında Türkiye’nin ilk kolonya fabrikasını kurarak kolonya üretimine ağırlık verdi.

O tarihlerden günümüze kadar gelen Rebul, geçmişten günümüze ülkemizde kolonya kullanımının yaygınlaşmasında etkin rol oynayan markaların başında gelmektedir.

Kolonyanın Modernleşme Süreci ve Gelişimi
1700’lü yılların başında Almanya’da üretilen ilk kolonya, genellikle bir miktar alkolün bergamot, limon ve portakal çiçeğiyle karıştırılmasından ortaya çıkarılmaktaydı. Adını doğduğu şehir olan Köln’den alan kolonya, ilk başlarda ise sadece zenginler ve toplumun üst tabakalarında olan insanlar tarafından tercih edilen ve sevilen bir üründü.

Bu noktada kolonyanın modernleşme süreci yakından incelendiğinde zaman içinde kolonyanın yapılış şekli, formülü ve çeşitliliği de değişiklik göstermeye başlamştır. Özellikle sanayileşmenin artmasıyla birlikte kolonyanın seri üretimine başlanması, bu değişimin ana nedenlerinden biri haline gelmektedir.

Ayrıca makineleşmenin getirdiği seri üretim, yalnızca kolonyanın yapısını değiştirmekle kalmamış, kolonyanın zenginlere hitap eden bir hijyen ürünü olmaktan çıkıp geniş kitlelere hitap etmesini de sağlamıştır.

Ülkemizde Osmanlı zamanında ticari gemiler ve tüccarlar aracılığıyla getirilen kolonyalar, zamanla toplum tarafından çok sevilmiştir. Bu sevginin ana nedenleri arasında da, temizliğe ve güzel kokuya olan düşkünlük gelmektedir. 19. Yüzyılda ilk olarak Osmanlı saraylarında ve toplumun üst tabakalarında kullanılan kolonya, zamanla halk tarafından da sevilerek kullanılmaya başlanmıştır.

Ülkemizde kolonyanın modernleşme ve gelişme süreci ise, Rebul markası ile öne çıkmıştır. Kemal Müderrisoğlu’nun 1938 yılında ürettiği Rebul lavanta kokusuyla birlikte kolonya kullanımı bir kültür haline gelmiş ve misafirperverliğin ve asilliğin bir nişanesi olmuştur.

Bu noktada teknoloji geliştikçe kolonyanın modernleşme süreci de artmıştır. Zamanla makineleşme arttıkça kolonya çeşitleri de artmaya başlamış, birçok yeni koku çeşidi kolonyalar arasında kendine yer bulmuştur.

Rebul Kolonyası ve Geleneksel Mirasın Korunması

Ülkemizde kolonya denildiğinde akla ilk gelen markalardan başında şüphesiz Rebul markası gelmektedir. 130 yıla yakın geçmişi ile geleneksel bağlar ve modern zaman arasında köprü niteliğinde olan Rebul, yenilikçi üretim anlayışını gelenek ile harmanlamaktadır.

Kurulduğu ilk günden itibaren kolonya sektöründe ilklerin öncülüğünü yürüten Rebul, bu noktada Kemal Müderrisoğlu’nun ürettiği lavanta kolonyasıyla ün kazanmıştır. O güne kadar ülkemizde üretilmeyen bu kolonya, toplumun her kesimi tarafından beğeni ile karşılanmış ve kullanılmıştır.

Rebul markası, ülkemizde sadece bir kolonya üreticisi olmaktan çok, kültürel bir sembol üretmekte ve modern dokunuşlarla kültürümüzü canlı tutmaktadır.

Rebul markası her ne kadar lavanta kokusuyla ünlenmiş olsa da, ürettiği lime ve yasemin kolonyalarıyla da toplumun geleneksel bağlarını güçlü tutmaktadır.

Kolonyanın Modern Dönemdeki Yeri ve Kullanımı

Kolonyalar, hoş kokularının yanında aynı zaman da oldukça işlevsel hijyen ürünleridir. Modernizmin ve gelenekselliğin aynı anda yansıması olan kolonyalar, işlevsellikleri ve tarihsel yapılarıyla ön plana çıkmaktadır. Ortaya çıktığı tarihten itibaren ferahlık sağlayan hoş kokusu ve hijenik yapısıyla dikkatleri üzerine çeken kolonya, özellikle COVID – 19 salgınıyla birlikte ülkemizde ve dünyada oldukça sık kullanılmaya başlamıştır.

Kolonyaların antiseptik özelliklerinin bulunması, hijyen gerektiren durumlarda kolayca kullanılmasına olanak sağlamaktadır. Özellikle pandemiyle birlikte kolonyaların popülaritesi artarak en kolay ve etkili hijyen sağlayıcı olarak görülmeye başlandı. Cildi mikroplardan arındıran ve koruyan, hijyen ürünü olmasına rağmen dezenfektan etkisini oldukça iyi şekilde gerçekleştirdi.